27 Mayıs 2015 Çarşamba

özledim...

Bazen özlemek de,
en az ayrılıklar kadar yakıyor içini.

Görmek mi,
o insana değmek mi,
yoksa gülüşünü seyretmek mi,
gözgöze gelmek mi
keser o sıkıntıyı, bilinmez.

Düşünüyorum da...
benimkini kesen tek şey gülüşünü seyretmek...


26 Mayıs 2015 Salı

ALIŞTIK....

Hani derler ya "tabağın kırılsa elin arar" diye..
Ne kadar doğrudur.
Onun fonksiyonu, gerekliliği, olmazsa olmazlığı yoktur aslında aklımızda.
Elimiz arar işte  o kadar.
Alışmışlıktır.

O kadar çok ilişki gördüm ki, bitmesi gereken.Sürmesi sadece acı getiren, sonrasında "keşke"leri içinde barındıran.Ama bittiğinde, illa ki anılan, özlenen, yine de keşke sürseydi denilen...
O'ndan kalan bir tişörtün bile özenle saklandığı, iki dakikalık bir konuşmaya tanıklık eden küçücük bir not kağıdının bile mücevher gibi korunduğu...

Kim ne söylese küfür gibi gelir insana.Hele hele ki, yolunda gitmeyen detayları görenler,
bunları gözüne soka soka anlatanlar daha bir düşman bellenir.
Onlar anlamıyordur ki senin acını.
Onlar bu kadar büyük bir aşk yaşamamıştır ki.
Mümkün değil, böylesine derin bir paylaşım olmamıştır ki hayatlarında.
Onlar bilmiyordur sizin aranızdaki o kimsenin farketmediği iletişimi.

Hepimize öyle gelmedi mi?
Hepimiz bu yoldan bir kere de olsa geçmedik mi?

Hangimiz "değiştiririm"-"düzeltirim" dediği şeyi yapabildi hayatındaki adam için?

HİÇBİRİMİZ!

Sadece alıştık.O adama, O'ndan gelen iyi-kötü tavırlara.
O alışkanlık denen illetle devam ettik zaten.
Sırf o yüzden, gördüğümüz bütün arızalara "boşver" deyip geçtik.

En acısı da ne biliyor musunuz?
Hani dedim ya en başında kırılan tabağı bile arar elimiz diye.
Ya kalpteki kırıklar?
O tabağın en alasını koyarsın yerine de...
İçerdekini ne yapacaksın?

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Beyin 0 - Yürek 1

Herşeyi karıştıran beyin aslında.

Yürek'le devam edildiğinde yola, belki bir sürü yanlış yapılıyor ama insanın bir tarafı boşver ya  diyebiliyor.Sevdim diyor. Ben seçtim diyor.Anlamıştım ama yapamadım diyor.

Eğer beyin sorguluyorsa sürekli,
çomak sokuyorsa işin içine... araf'ta kalıyorsun.
Yüreğini pür dikkat dinleyemiyorsun.Yanlışların daha çok oluyor.

Beyin'den küçük küçük sorular geliyor.. dalga geçiyor bazen.
Ve hatta daha da ileri gidiyor, yüreğine çamur atıyor.
Onu işe yaramaz, hatalı, algısız belletiyor sana.

Hele bir de varsa yanlışların geçmişinde  yürekten sebepli..
O zaman yanmışsın işte.


Ama ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın..
Hep yüreğimi savunacağım.
O istediyse, vardır bir hikmeti diyeceğim.
O içime suları serpiyorsa, vardır bir bildiği diyeceğim.

Ve hatta daha da bencil davranıp,
işime geldiğinde yüreğime sahip çıkacağım,
bazen de beynimi buyur edeceğim yüreğimin yanıbaşına..
hadi yiyin şimdi birbirinizi diyeceğim.



22 Mayıs 2015 Cuma

biliyoruz!

bekliyorum...
çünkü görüyorum, yavaş yavaş vicdanındaki hareketlenmeyi.
yaptığı haksızlığın, kendi beceremediklerinin izdüşümünün faturasının bana kesildiğini algılıyor yavaş yavaş.
çünkü yüzüme bakamıyor.
çünkü konuyu açamıyor.
çünkü biliyor ki birşey yokmuş gibi davrandığım için, affedici olmadığımı.
iş hayatı, olur böyle şeyler diye üstünden geçtim sanmıyor.
hissediyor.
bal gibi biliyor.
ve o büyük adalet kılıcının ufak ufak dürttüğünü O'nu, benim bildiğimi biliyor.

ama kimse masaya dökmüyor.
sessizce süzüyor birbirini.
hangimiz daha rahatız acaba?
bunun cevabını da biliyoruz ikimiz de.
benim!

BAŞKALARINI ÇÖZMEYE ÇALIŞIRKEN, BİR BAKTIM Kİ KENDİM KÖRDÜĞÜM OLMUŞUM...

BAŞKALARINI ÇÖZMEYE ÇALIŞIRKEN,
BİR BAKTIM Kİ KENDİM KÖRDÜĞÜM OLMUŞUM.

Sadece çözmekle kalsak iyi...
Çözmenin hemen bir üst beklentisi, aslında o çözdüğünü sandığın kişiyi "düzeltme" çabası.
İlla çözeceksin, bakacaksın sana uyan taraflarına...
Varsa uymayan bir taraf, hoop hemen onları "kendince uygun" bir hale getirme planları.

Niyeyse, herkes birbirini "düzeltme" çabasında.
Kendine uydurma telaşında.

Evlilikler niye bitiyor sanki? Sadece bu sebepten biten o kadar çok büyük bir oran ki.
O insanı olduğu gibi kabul edememek ne kadar derin bir yara insanoğlunda.
Zamanlar geçip, kum saati dibine vurduğunda "değişir sandım"-"düzeltirim diye umdum" cümlelerini duymayanımız var mı, biten ilişkilerden sonra.

Hoş kendimizi bile ne kadar tanıyabiliyoruz ki?
Ne kadarımız, iç dünyamız ile ağzımızdan çıkanı örtüştürüyoruz birebir?
İçimizde at alıp beygir satarken, ağzımızdan gül bahçeleri dökülüyor bazen.
İşimize gelen bu.
Fitratımız bu.

Dürüst değiliz..
Yok aslında birbirimizden farkımız.


13 Mayıs 2015 Çarşamba

bir gün utanır mı acaba?

"Maden kazası madencinin kaderidir...ölmek bu mesleğin kaderinde var " demiştin ya tam bir sene önce...televizyonlarda, gevrek gevrek.. hiç utanmadan, sıkılmadan...

Senin kaderindeki son nasıl olacak acaba... öyle merak ediyorum ki...

Anneler gününün en güzel hediyesini bu hafta alan analar umarım bir Anneler gününde de yeni bir sevinç yaşarlar!

hakkını helal etmeyenlerdenim....

Cenazede hakkını helal etmeyenlere laf söyleyen yarım akıllılar...

kaçınız evlat bekledi gözleri yolda?
kaçınız okuldan eve - evden okula giden yavrunuz karga tulumba toplandığında oradaydınız?
Kaçınız kurum kapılarında sabahlayıp tek bir kelime duymayı beklediniz evladınızdan?
kaçınız onca yıl tek bir haber alamadınız ve hatta ölüsünü bile göremediniz yavrunuzun?

Oturduğunuz yerden ahkam kesmeyin.

sapla samanı birbirinden ayırın.

Kurunun yanında o yaşları yakarken vicdanı sızlamayan, yüreğinde merhamet beslemeyen adam
öldüğünde tabii ki haykıracak onca ana.Ve tabii ki Anneler gününün en güzel hediyesi diyecek tüm "insan" olanlar.

Empati yapmayı öğrenin azıcık...

12 Mayıs 2015 Salı

olur mu... olur.

Kimbilir... belki herşey tam da olması gerektiği gibidir.
Değişsin dediğin şey, belki de böyle olduğu için seni başka mutluluklara taşıyordur.
Olamaz mı??
Olur yahu.. niye olmasın...

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Öyle...

Aklında olanlar, yanında olanlar...
Kızdıkların, anladıkların...
Hak verdiklerin, yok saydıkların...

hep mi ikiye ayrılır senin insanların???

Evet...
İkiye ayırdığım için... İNSAN'ım..


8 Mayıs 2015 Cuma

Sadece kadınlar mı?

Sevgili Yorgo yayınlamış..

Kadınlar ...
sevmedikleri adama acımazlar...
Kadınlar...
sevdikleri adam için kendilerine acımazlar!

Sadece kadınlar mı???

İnsanoğlu böyle..
Sevmediğine, sevemediğine teğet geçirir gönlünü...


garip...

Bugün bir köşede okudum ...
İnsanlar kendi hedeflerini başkalarıyla paylaştığı zaman, bu hedeflerin olabilme oranı azalıyormuş.
Çünkü dışarı bildirilen o hedefi beyin olmuş gibi algılayıp, üstüne gidilmesinde eksilme gösteriyormuş.

Hani derler ya büyüklerimiz... söyleme çok, nazar değer diye.

Galiba bilimsellikle hurafelerin kesiştiği noktalar var.

Mesela bir köpeğin yanından geçerken korktuğunu belli etme, yoksa saldırır derler dimi..
Ama bunun da sebebi şuymuş ki, korku vücuttaki tüm kanın diz kapaklarına akışını sağlarmış.
Bu yüzden de dizlerde titreme olabiliyormuş.
Bu yüzdenmiş ki "dizlerimin bağı çözüldü" lafımız...
O zaman işte sadece köpeklerin algılayabildiği bir titreşim onları harekete geçirirmiş.

Derinlemesine araştırsak, kimbilir ne çok şey buluruz bilimin kolkola gezdiği "büyüklerimizin söylediği" laflardan....

4 Mayıs 2015 Pazartesi

önce kendini sev be insanoğlu!!

Önce kendini sevmesi lazım insanoğlunun..

Hep böyle derler dimi..

Önce kendini sev, onunla anlaş, onu kolla... ondan sonra karşındakiyle olan sorunlarına bak.

Kendisiyle muhabbette, mutlu, huzurlu, bahar-bahçe bir insana rastladınız mı hiç?

 İnsanın kendine verdiği zararı bir başkası veremez ...öyle değil midir???

E peki niyedir insanın kendine bu kadar düşmanlığı, nefreti, vurdumduymazlığı..

En çok sevmesi gereken kendisiyken, kendinle bile geçinemeyen biri, karşısındakine ne verebilir ki..

Kendisiyle bile kedi-köpek gibi didişen, içinde atlı süvariler varmış gibi sürekli savaş alanı barındıran, sanki alacak-verecek hesapları kapanmamış bakkal-müşteri kıvamında sürekli kavga eden biri, hayatındaki insana, sevdiğine, yarenine neyi ne kadar sunabilir ki.

E peki niye karşımızdakileri değiştirmeye uğraşırız da, kendimizi değiştirmeye hiç gönül vermeyiz..

ve hatta niye sonunda hep değişmeye çalışan biz oluruz da, karşımızdakinde milimetrelik bile bir değişim olmaz..

Kendinde ufacık bir değişim yapamazken, o elinin altında, yanında, yatağında, ruhunda, aklında, teninde beraber sürüklediğin kendinde!! iyiye-güzele dair bir adım bile bir şey değiştiremezken, bunu beceremezken, ey yarım akıllı insanoğlu, niye habire karşındakiyle uğraşır durursun.Niye onu değiştirmek için mesai harcarsn??

Olmaz. Yürümez. Önce bak bakalım kendine.

Ahkam kesmek kolaydır hayatındaki insana. Sallar durursun..şunu yap bunu yap diye..

Sen kendin yapabildin mi bunları???

Yapamadın dimi...

Yapamayacaksın da..

Böyle gelmiş böyle gidecek..

güzellll....